ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
| | |
|
cctugaycc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Nis.2010 Per 13:36:36 Benzemez Kimse O`na....Müzeyyen SENAR |
| 1936 yılının Aralık ayı... Kapıda bekleyen büyük otomobile binen genç kız, Dolmabahçe Sarayı’na yol alır. Devrin tanınmış kişileri büyük salondaki masanın etrafına sıralanmış, ortada ise Atatürk... Heyecanını gizlemeyi beceremeyen genç kız, Atatürk’ün sağ tarafındaki sandalyenin ucuna ilişir. Elindeki repertuvar defterini alan Atatürk, sayfaların arasında gezinip beğendiklerini işaretler ve genç kıza “Haydi bakayım, oku da dinleyelim” der... Tatyos Efendi’nin hicazkâr şarkısı henüz 18 yaşında gencecik bir sanatçı olan Müzeyyen Senar’ın sesiyle Dolmabahçe Sarayı’nda yankılanır: ‘Mâni oluyor halimi tâkrire hicâbım/ Üzme yetişir üzme firâkınla harabım’... Yıllar sonra Atatürk’ün huzuruna çıktığı o günü Radi Dikici’nin kaleme aldığı, hayatını anlatan ‘Cumhuriyetin Divası-Müzeyyen Senar’ adlı kitapta şöyle anlatır: “Birden kendimi çok mutlu hissettim. Gözümün önünde sadece Ulu Önder, ben ve şarkılar vardı.”
BURSA’DAN ÜSKÜDAR’A Atatürk’ün hayranlıkla dinlediği Türk Sanat Müziği’nin yaşayan en güçlü sesi Müzeyyen Senar’ın öyküsü 1918 yılında Bursa’da başlar. İsmet ve Hilmi’den sonra ailenin üçüncü çocuğu olan Senar, doğduğu günden itibaren annesi Zehra Hanım’ın billur gibi sesiyle söylediği birbirinden güzel şarkılarla uykuya dalar.
Henüz altı yaşındayken dönemin türkülerini ezbere bilir. Öyle ki annesiyle birlikte katıldığı düğünlerde ve aile toplantılarında onun cıvıl cıvıl sesi duyulur. Ancak o küçücük yaşında bir talihsizlik yaşar... Nazardan mı bilinmez bir sabah uyandığında konuşamaz, kekeme olur... Derdini bin bir güçlükle anlatır, ancak şarkı söylerken bu sorunu asla yaşamaz. Hatta kendini ifade etmek için bile bu yola başvurur. Hayatı, 12 yaşında annesinin ardından İstanbul’a gelmesiyle birlikte değişir.
Sesinin güzelliği ve musikiye olan kabiliyeti İstanbul’da da hemen fark edilir. Ve musiki eğitimindeki ilk adımı, 1931’de Anadolu (Üsküdar) Musiki Cemiyeti’ne girerek atar. Ardından eğitimine Şark Musiki Cemiyeti’nde devam eder. Önünde bambaşka bir sayfa açılan Müzeyyen Senar, dönemin en önemli bestekârlarıyla da tanışma fırsatı bulur; Mustafa Nâfiz Irmak, Osman Nihat Akın, Selahattin Pınar, Yesari Asım Arsoy ve daha niceleri...
RADYO YILLARI Sonradan sonraya büyük kitleler tarafından tanınmasını sağlayacak olan radyonun kapısından içeri 1932 yılında girer. Henüz 14 yaşındadır. Mikrofona ancak ayağının altına konulan kutular sayesinde yetişebilen Senar, radyoda gönülleri fethetmekte geç kalmaz. Ve ardı ardına musikinin birbirinden değerli eserlerini öğrenir. Aynı mesaiyi paylaştığı Safiye Ayla, Selma Hanım, Lale Belkıs, Nimet Hanım, Hikmet Rıza ve Feriha Hanım gibi dönemin en önemli sanatçılarından öğrendikleri ile yeteneğini geliştirir. Bir zaman sonra radyodaki güzel sesine hayran olunan çocuk yaştaki sanatçının sureti de merak konusu olmaya başlar. Gazinocular, Senar için birbiri ardına devreye girer. İlk defa İbrahim Dervişzade’nin Belvü Gazinosu’nda halkın karşına çıkar. Senar, daha 15’indedir ve sahneye çıkmak için yaşını büyütmesi gerekmiştir… İlk taş plağını çıkartması da aynı dönemlere rastlar. Sanat kariyeri açısından oldukça hızlı geçen bu başlangıç yıllarında Selahattin Pınar vasıtasıyla Sadettin Kaynak ile tanışır. Sadettin Kaynak’ın Müzeyyen Senar için ayrı bir yeri olur. Çünkü Üstat, bundan böyle bestelediği eserlerini ilk kez, emin adımlarla yoluna devam eden bu genç kıza okutacaktır. 1938 yılında yeni açılacak Ankara Radyosu’nda çalışmak üzere Mesut Cemil Bey’den teklif alır. Ve Senar’ın Ankara yılları başlar.
SAHNEDE SENAR RÜZGÂRI Sanatçının bu dönemlerde yaptığı işlerden biri de Arap filmlerinin şarkılarını söylemektir. Bu konudaki ilk çalışması ‘Leyla ile Mecnun’ adlı filmdir. Filmin orijinalinde Ümmü Gülsüm’ün söylediği şarkıların yerine yenileri bestelenir Senar için. Film şarkılarına sonraki yıllarda da devam eder; ‘Selahaddin-i Eyyübi ve Boz Aslan’, ‘Binbirinci Gece’, ‘Balıkçı Osman Bağdat’ta’, ‘Harrunürreşid’in Gözdesi’ ve ‘Kahveci Güzeli’ gibi pek çok filmin şarkılarını seslendirir. ‘Kerem ile Aslı’, ‘Nasreddin Hoca Düğünde’ ve ‘Ana Yüreği’ gibi filmlerde de oyuncu olarak görülür.
Ankara Radyosu’nda çalıştığı dönemi çok sevse de İstanbul özlemi içine düşer bir kere... Kristal Gazinosu’ndan aldığı teklifi değerlendirerek bu özleme son verir. Derken ardı ardına gazinolarda program yapmaya başlar. İstanbul’un dört bir yanında Müzeyyen Senar rüzgârları eser. Maksim Gazinosu, Tokatlıyan Oteli, Çakır’ın Gazinosu, İstanbul Gazinosu, Tepebaşı Gazinosu derken ününe ün katar. Müzeyyen Senar, bir ilki de gerçekleştirir o yıllarda. İlk yurtdışı konserini 1947’de Paris’te verir. Lido’da verilen konserin Türk basınında yankısı büyük olur. Yurda dönüşünde büyük bir coşkuyla karşılanır.
Senar, gazinolar ve radyo dışında turnelere de ağırlık vererek Anadolu’nun dört bir yanına gider ve kendisini gönülden seven halkla kucaklaşır. Geçen yıllara rağmen halkın gösterdiği sevgi eksilmez. Sanatçının repertuvarına dillere pelesenk olan yeni şarkılar eklendikçe bu sevgi halkası da giderek genişler. Zaman akıp gider. Derken, Bebek Gazinosu’nda 1983’de yaptığı programların ardından sahnelere veda eder. Ara sıra özel günlerde sahneye ve televizyon programlarına çıkarak kulakların pasını siler.
Türk Sanat Müziği’nin 91 yaşına merdiven dayayan divası zarafetinden ve sesinden bir şey kaybetmeden yaşamını sürdürüyor. Sesiyle ölümsüzleştirdiği ‘Ormancı’, ‘Benzemez Kimse Sana’, ‘Gurbette Ömrüm Geçecek’, ‘Sevmekten Kim Usanır’, ‘Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır’, ‘Sen Sanki Baharın Gülüsün’ gibi sayısız şarkı hâlâ dilden dile dolaşıyor. 18 yaşında Dolmabahçe Sarayı’nda yankılanan o billur ses, sonsuz bir ırmak gibi çağlamaya ve gönül tellerini titretmeye devam ediyor.
| |
| | |
| |